Acı zamanı durdurur

Ümran Avcı – Senarist Dilara Pamuk’un “Maça Kızı 8” romanı, 2023’ün en çok okunan kitapları arasındaydı. Serinin üçüncü kitabı da kısa süre önce okurla buluştu. Hikâyeyi bilmeyenler için özetlersek; matematik dehası Nazlı Alaca, âşık olduğu Anıl’ın ABD’deki tedavi masraflarını karşılamak için Kıbrıs’ta kumar masasına oturur. Kazanmak için tek şansı hile yapmaktır. Ne var ki kumar masasındaki rakibi Türkiye’nin sayılı iş insanlarından Bora Karabey’dir. Karabey’in bilinmeyen bir kimliği daha vardır… O aynı zamanda tüm ülkede aranan ‘Kara’ lakaplı mafya lideri ve o kumarhanenin de sahibidir. Hileyi gören Bora Karabey, Nazlı ile bir anlaşma yapar. Buna göre; Karabey, Anıl’ın ABD’deki tüm masraflarını karşılayacak, Nazlı da sekiz ay boyunca bu zengin iş insanının sevgilisi rolünü yapacaktır. Sosyal medyada Nazlı Alaca ve Bora Karabey hayranları oluştu. Karabey’in doğum gününde X’te kutlama mesajları yayınlandı. Nazlı ve Bora hayranları kendi aralarında sözlü tartışmalara başladı.  

■ Hikâyenin devamı Wattpad’de sürüyor. Dijital platformda kaçıncı kitaptasınız? 

Wattpad’de serinin son kitabındayım şu anda. Sekizinci kitapta. Finale üç bölüm kaldı. 8 Haziran’da, 8 Temmuz’da ve 18 Ağustos’ta birer bölüm yayınlanacak… 165 milyondan fazla tık aldı. 

■ Serinin ilk iki kitabı 2023’ün en çok satanlarında yerini aldı? Sizce bu ilginin altında yatan neydi?  

Okur dönüşlerinden anladığım kadarıyla geniş bir skala var. Kimisi aşka düşüyor, kimisi arkadaşlık bağlarını seviyor, kimisi bitmiş bir aşkın peşinde savruluyor okurken. Çok karakterli bir romanda, bir şekilde herkes tutunup takip edeceği bir karakteri buluyordur belki de. Elbette en çok Nazlı ve Bora’nın hikâyesine vurulan insan var. 

■ Psikolojik tahliller hayli dikkat çekici. Tutkuların insanları nasıl esir aldığını, insana neler yaptırabileceğini görüyoruz. Ki bunu Bora’nın ağzından “İnsan tehlikeli bir varlık ve ne kadar severse sevsin bazen gözü dönüyor” sözleriyle özetliyorsunuz.  

Evet. “Asla, asla deme!” gibi bir şey aslında bu. Hayat öyle bir şey ki, hem yarın başımıza ne geleceğini bilmiyoruz hem de yanımızdaki insanın bu olayla nasıl başa çıkacağını. Herkese, olumsuz şeyler için de bir pay bırakmak gerek aslında ama yaşarken bu pek mümkün olamıyor. Bu olumsuzlukları irdelemek, nedenlerini anlamaya çalışmak, eylemleri kafamızda bir yere oturtmak da kendi hayatlarımızda çok zor oluyor. Edebiyatın içinde ise, karakterin psikolojisini incelemek en sevdiğim şeydir. Her eylemin, aynı hayatın içinde olduğu gibi mutlak bir sebebi vardır. Hayattan farklı olarak, bir roman yazarken bu sebepleri anlamak ve anlatmaya çalışmak çok keyifli bana kalırsa. Karakter, asla yapmaz dediğimiz şeyleri yaptığında mesela, içinde bulunduğu durum ve koşulları değerlendirip onu anlarsın. Hak vermesen de anlarsın. 

■ “Zamanı geçen süre değil geçmeyen acı belirliyordu” diyor Nazlı… Öyledir gerçekten zaman herkes için farklı akar, bunun üzerine konuşalım isterim…  

Acı, insan için zamanı durduruyor maalesef. Ama kendi durmuyor tabii, akmaya devam ediyor. Zaman akıp giderken, geçmek bilmediğini düşündüğün acının içine gark oluyorsun. Zamanı izafi yapan da bu zaten. O acıyı yaşarken geçen zaman kayıp gibi sanki. Hepimiz duymuşuzdur, “Ne ara bir sene oldu…” şeklinde bir cümleyi. 

■ Şiddet yüzünden canı yanan da aynı şekilde bir başkasının canını yakıyor. Annesi, babası tarafından öldürülen Gökhan, Nazlı’ya karşı çok acımasız…  

İnsanı en güçlü kılan da yeri geldiğinde en zayıf kılan da korkuları bence… Gökhan da tam olarak korkuları söz konusu olduğunda hata üstüne hata yapan ve akabinde de hemen pişman olan bir karakter. En büyük korkusu da Bora’yı kaybetmek. Söz konusu Bora olduğunda bütün hassasiyetleri devre dışı kalabiliyor. Serinin devamında Gökhan’ın bu korkularının temel sebebini de öğreneceğiz aslında. 

‘Aşka bakış açısı her yaşta değişiyor’

■ Aşkın psikolojisi üzerine de konuşmak lazım sanırım. “Ne kadar seversen sev kendinden vazgeçecek kadar gözün kör olmasın, âşık olduğunda kendini kaybetme” tavsiyesi hikâyenin en önemli mesajı belki de! 

Bu mesajın iki alıcısı var aslında. Okurlar ve karakterler. Aşk, “Maça Kızı 8”in kendisinin de işlediği üzere, ne olduğu hakkında bugüne kadar defaatle yorumlar yapılmış; üzerine şarkılar, şiirler, romanlar yazılmış bir mesele. Hepimizin meselesi. Herkes farklı yaşıyor, farklı bir tarafını ele alıyor, her yaşta aşka bakış açısı da değişiyor belki. Benim de değişti. Ama aşk aynı aşk, orada öylece duruyor. O yüzden bence aşk, en çok insanın kendisiyle alakalı. Kendin yoksan, aşk da yoktur ama ince nokta bu. 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

xxx