Meditasyon çılgınlığında son nokta: Karanlık inziva… 4 gün görmeden yaşadı, ormanda tek kaldı… Hangi ünlü katıldı, neler anlattı
Sinem Hançerigüzel
Meditasyon ve yoga olarak tanımlanan fiziksel ve zihinsel aktivite, geçmişte bir mat üzerinde yapılırken, artık farklı bir boyuta evrildi. Birçok kişinin katılımıyla, aynı ortamda ve eş zamanlı yapılan meditasyon aktiviteleri zamanla çeşitlendi.
Son dönemde moda haline gelen farklı meditasyon türlerinde değişik deneyimler uygulanıyor. Sosyal medyada gündem olan videolarda, izleyenlerin sık sık eleştiri yaptığı görülürken, bu tarz etkinliklere para harcamanın ‘tuzak’ olduğuna dair birçok yorum yer alıyor. Dini ritüellerin yerini ‘modern’ dünyada bu ve benzeri meditasyonların aldığına dair birçok eleştiri de paylaşılıyor.
KARANLIK İNZİVA NE
Karanlık inziva adı verilen meditasyon türünde katılımcılar üç gün boyunca gözleri bantlı yaşıyor. Bu süreçte müzik dinlemeyen, telefon kullanmayan katılımcılar, sık sık meditasyon yapıyor. Temel ihtiyaçlarını eğitmenler yardımcılığıyla gideren katılımcılar, yemeklerini de gözetmenler aracılığıyla yiyor. Tek kişilik odada uyuyan katılımcılar, daha sonra ise ormanlık bir alanda doğanın ortasına bırakılarak, duygularıyla kaldıkları binayı bulmaları isteniyor.
Sosyal medyada paylaşılan videoda, katılımcıların neler yaptığına dair görüntüler eşliğinde eğitmen şunları anlattı:
“Önce gözleri kapadık. Sonra kalp gözünü açmak için adım attık. Karanlık inziva duygularımızın yanıltıcılığından özgürleşerek yaşama güveni ve var olan her şeyle bağlantımızı keşfetmeye çıktığımız büyülü bir yolculuk. Bu süre 4 gün boyunca gözleri tamamen kapalı bir şekilde yoga pratiklerini uygulayıp gündelik hayattaki tüm ihtiyaçlarını gerçekleştirdiler. “
“SOĞUKTA, EKSİ DERECEDE BİZİ BIRAKTILAR”
Bir katılımcı ise yaşadıklarını “Etiketlerden uzaklaşıyorsun. Baktığında gördüğün algılardan uzaklaşıyorsun. Sadece kalp kalbe temas ediyor.” şeklinde ifade etti.
Tüm bu 3 günlük deneyimin ardından katılımcılar, kendi kendilerine ormana bırakılıyor. O anları anlatan eğitmen “İlk 3 gün yaptığımız çalışmaların ardından 3. günün akşamı karanlığı deneyimleyenleri doğanın içine bıraktık.” dedi.
Bir diğer katılımcı ise yaşadığı deneyimi “Soğukta eksi bilmem kaç derecede bizi bir yere bıraktılar. Gözlerimiz de kapalıydı. sonra her şey toz duman oldu.” şeklinde anlattı.
EĞİTMEN: “KALPLERİNDEKİ IŞIĞA BAKMAYI SEÇTİLER”
Ormanda tek başlarına korku dolu anlar yaşayan katılımcıların, kendileriyle ve iç dünyalarıyla yüzleştiği, günlük hayatta var oldukları kimliklerinden arındıkları iddiasında bulunuluyor. Bu süreci yöneten eğitmen, herkesin yolunu kendi kendine bularak ormandan geri döndüğünü şu sözlerle anlattı:
“Yollarını etrafta var olan enerjiyi hissederek kalp gözleriyle bulmaya çalıştılar. Birçoğu korktu, çaresiz hissetti, kendine ve yaşama güvendiğini zannederken kaygılar içinde kayboldu. Ama sonra ne oldu biliyor musun? Zihnin yarattığı bu hislerin içinde karanlıkta kaybolmak yerine cesaretle kalplerindeki ışığa bakmayı seçtiler.
Kendi içlerindeki ışığı ve onları çevreleyen enerjiyle bağlantılarını hatırlayarak yollarını bulup merkeze geri döndüler. İnanılmazlardı. Başka olasılıklar olduğunu, görünenin arkasında bambaşka bir alan olduğunu, varlığının tüm yaşamla bağlantısını hatırlaması olağanüstü bir deneyim.”
KİM DÜZENLİYOR, NE AMAÇLANIYOR
Amaçlarını ‘kalp gözünü açmak’ olarak özetleyen meditasyon grubu, karşılarındaki insanın benliğini e olduğu gibi anlamanın yolunu açtıklarını öne sürüyor. Çağla Şıkel ile Yeni Bir Gün programında neler yaptıklarını anlatan Yoga eğitmeni Çetin Çetintaş şunları ifade etti:
“Karanlık inziva duyularımızla dışarıyı algılamaya çalıştığımız halden bizim içeriye döndüğümüz ve asında duyularımızın yanıltıcı olduğunu hatırlayarak, duyularımızla dışarıyı algılamak yerine kalp gözümüzle… Aslında hikaye görüyoruz ama bu hikayeyi ne kadar görüyoruz. Karşımızdaki insanı ne kadar tanıyoruz. Hep bir şeylerle yargılıyoruz, algılayabildiğimiz kadar yargılıyoruz. Söz vardır ‘Kabımız kadar ancak bilebiliriz’ diye. Karanlık inzivada amacımız o kabımızdan taşıp her şeyle bağımız olduğunu hissederek her şeyi derinden kalpten deneyimlemek.”
ÇAĞLA ŞIKEL DE KATILDI
Kibirlerinden arınmayı sağladığını belirten Çağla Şıkel, çocukluk yıllarındaki heyecana geri döndüğünü ifade etti. Şıkel ilginç deneyimleri gerçekleştirmesiyle sık sık gündeme gelirken, daha önce de soğuk korkusunu yenebilmek için buz dolu fıçıya girmiş ve günlerce konuşulmuştu.
Şıkel, bilinmeyene doğru gitmenin heyecanını yaşadığını belirterek o deneyimi böyle anlattı:
“Bilinmeyene doğru gidebilmek başka bir şey. Bugün hepimizin olduğu yerde bilginin kibirliliğini yaşadığımız bu günlerde hepimiz var olmasak bile var. ‘Ben bu programı sunmayı biliyorum’un kibiri. Bu sonuçta bir kibir. Bunu kabul ettiğimiz noktada her şeyi bırakabiliyoruz. Hep bir beklenti var aslında. ‘Ben inzivalara gidince hiçbir şey beklemiyorum, sadece gidiyorum’ hissi zamanla oluşan bir şey.”
ŞIKEL: “KENDİMİ KORKUSUZ, ELEBAŞI ZANNEDERKEN…”
Kendisine sorulan bir soruyu cevaplandıran Şıkel, oradaki deneyimine programcı, anne, çocuk gibi farklı kimliklerini geride bıraktığını söyledi. O deneyimi anlatan Şıkel şunları söyledi:
“Bu duyduğum en zor soru olabilir. İzlerken çok daha net görüyorum. İlk adımlarımda müthiş bir beş yaş heyecanı ve mutluluğu var. Çocuk gibi heyecanlıyım. Nereye basacağım? Nereye tutunacağım? Neye denk geleceğim? Bir miktar körebeye başlıyorum sanki. Birine ulaşmaya çalışıyorum gibi bir şey. Ama ulaşmam gereken kişinin kendim olduğunu, bizi ormana terk ettiğinde anladım. Her şeyin olduğu, hiçbir şeyin görünmediği bir yer. İnanılmaz bir deneyim. Hala anlatırken içim titriyor. Bazı şeyleri bana söyleseydiniz belki ben gelmezdim hocam’ dedim. ‘Ama şu an iyi ki gelmişim diyorum’ dedim. Her zaman meditasyonda da pratik yapmaya çalıştığımız şeyleri orada kaldığımız süre boyunca ‘Sen anneydin, senin annen vardı, iki çocuğun vardı, işin var’, kim olduğumu unuttuğum, bir an değil, tamamen unuttuğum ve gerçek benle karşılaştığım anlar yaşadım. Bunlar eşsiz ve anlatılmaz anlar. Umarım niyet eden ve kendisiyle tanışmayı, bütün kimliklerinden misyonlarından arınarak, ağır da olsa taşımaktan hoşlandığınız tüm yüklerden arınarak aslında gerçek özünüzde kendinizi bulmuş küçüklüğünüzdeki bir yaşa gidebilirsiniz. Ben kendimi korkusuz, elebaşı, her şeyin başını çeken, sürüklediğimiz düşündüğüm bir kadın olduğunu zannederken, yanımda mesela çocuğum olmadığında, ‘Gel yavrum’ deyip ormanın karanlığın içinden de geçerdim. Ama orada çocuklarım yoktu ve ben yoktum. O kadar zorlandığım ve refakatçimi tükettiğim bir an varsa o andı.”
ÇETİNTAŞ: “BİLİM ADAMI VE SANATÇI GİBİ KENDİ VARLIĞIMIZ ÜZERİNE YOLCULUĞA ÇIKIYORUZ”
Yoga eğitmeni Çetintaş’ın bilim insanlarına ve sanatçılara benzetme yaptığı sözleri ise tartışılır cinsten… İnsanın içinde neleri açığa çıkarabileceklerini araştırdıklarını belirten Çetintaş şunları söyledi:
“Dedin ki insanlar ‘Huzuru mu arıyorsunuz?’ diye sorular yöneltiyor. Biz kendimizi keşfetmek ve içimizde neyi uyandırabiliriz bunu keşfetmek için bu pratikleri yapıyoruz. Bir sanatçı huzuru aramak için sanat yapmıyor. Bilim adamı bilimi aramak için bilim yapmıyor. Biz de bilim adamı gibi sanatçı gibi kendi varlığımız üzerine daha neler açığa çıkarabiliriz? İçimizde görmediğimiz neler var? Bunlar için bu yolculuklara çıkıyoruz.”
ŞIKEL: “KORKTUM, ZATEN ONU YAŞAMAM GEREKİYORDU”
Şıkel ise oradaki bir kişinin, diğerlerinin aksine ormandan korkuyla değil mutlulukla döndüğünü “Birisi ormandan Polyanna gibi döndü. Ben gözüm kapalı böyle dinliyorum. Müthiş gerçekten ama kendimi ‘Niye korktum’ diye yargılamam, zaten onu yaşamam gerekiyordu, oraya ulaşmam gerekiyordu. Herkesin deneyimi çok farklı oluyor. Sonuç hep aynı. Gözlerimiz açıldığında kimisi mutluluktan, kimisi şükür duygusu, kimisi ‘Ne yaşadım’ heyecanıydı. Her gözü açılan kişiyle birlikte, hocalarımız ve eğitmenlerimiz o duyguyu çok net hissediyor.” şeklinde anlatırken, eğitmen ise herkesin ağladığını ifade etti.
İnsanların kendilerini endişelendirebilen ve ağlatabilen bir deneyime katılmaları, bu meditasyonlar için yüksek bir ücret ödemeleri, niçin bu tür etkinliklerin giderek yaygınlaştığı gibi konular ise sosyologların araştırma alanı içerisinde yer alırken, katı bir tavırla bu meditasyonlara karşı çıkan geniş bir kesim de eleştirilerini sürdürüyor.